Otopark Sorunu: Araba Koyacak Yer Vardı da Biz mi Koymadık?
0
Geçtiğimiz günlerde yayınladığım “Kaldırımlar Kimin? Yayaların Hakkı Gasp Ediliyor!” başlıklı yazım, birçok okuyucunun dikkatini çekti ve olumlu geri dönüşler aldım. Ancak bazı okuyucular, kaldırım işgaline yönelik eleştirilerimle ilgili haklı bir sitemde bulundu: “Araba koyacak yer vardı da biz mi kaldırıma park ettik?”
Bu sitem, aslında yıllardır çözülemeyen bir şehircilik sorununu yüzümüze vuruyor:
Şehirde gerçekten araba koyacak yer var mı?
Geçen gün tanıdığım biri, arabasını bir apartmanın önüne, kimseyi engellemeyecek şekilde uygun biçimde park etti. Birkaç saat sonra geri döndüğünde, aracının sileceklerinin kırıldığını gördü.
Park eden de, evinin / işyerinin önüne park edilen de öfkeli. Çünkü sistem herkesi birbirine düşürüyor.
Bu yazıda, otopark sorununu sadece “sürücüler neden kaldırımı işgal ediyor?” başlığıyla değil, neden mecbur kalıyorlar? sorusuyla birlikte ele alacağım.
- Önce Türkiye’deki mevcut durumu değerlendireceğiz,
- Ardından yurtdışındaki başarılı uygulamalara bakacağız,
-Son olarak da ülkemiz için gerçekçi ve sürdürülebilir çözüm önerilerini sıralayacağız.
Türkiye'de Otopark Gerçekleri: Kağıt Üzerinde Var, Gerçekte Yok
Şehir içi trafiğin ve park sorununun bu kadar büyük hale gelmesinin başlıca nedenlerinden biri, uzun süredir sürdürülen yanlış şehir planlaması.
Türkiye’de başlıca sorunlar:
Planlama eksikliği: Yeni yapılan binalarda projede “otopark” görünse de, bu alanlar ya hiç yapılmıyor, ya da depo, mağaza gibi farklı amaçlarla kullanılıyor.
Denetimsizlik: Belediyeler, projede yer alan otoparkların gerçekten yapılıp yapılmadığını ya da doğru kullanılıp kullanılmadığını yeterince kontrol etmiyor.
Araç sayısının hızlı artışı: TÜİK verilerine göre 2024 itibarıyla Türkiye'de trafiğe kayıtlı araç sayısı 30 milyona yaklaştı. Ancak şehirler bu artışı destekleyecek altyapıya sahip değil.
Yol kenarı park alışkanlığı: Yeterli otopark alanı olmadığı için sokaklar, kaldırımlar, hatta yaya geçitleri bile park alanı gibi kullanılmaya başlandı.
Ücretsiz park kültürü: İnsanlar ücretsiz park etmeyi bir hak olarak görüyor. Oysa dünyanın pek çok ülkesinde şehir merkezine özel araçla girmek bir lüks ve bedeli var.
Sonuç: Kaldırımı işgal eden de mağdur, kaldırımdan yürüyemeyen de… Suç bireyde değil, sistemde.
Yurtdışından Başarılı Uygulamalar: Araçlara Yer Varken Yayaya Alan Kalıyor
Bazı ülkeler, bu sorunu yıllar önce fark etmiş ve kalıcı çözümler geliştirmiş durumda. İşte örnek alınabilecek uygulamalar:
Almanya – Berlin, Münih
Yeni binalarda otopark yapımı zorunlu ve denetimi çok sıkı. Yol kenarı park yerleri çizili ve ücretli. Süresi dolan araçlara yüksek ceza uygulanıyor. Şehir merkezine araçla giriş yerine toplu taşıma teşvik ediliyor.
Japonya – Tokyo Araç satın almak için önce park yeri belgesi almak gerekiyor. Yani aracınızı nereye koyacağınızı belgeleyemiyorsanız araç sahibi olamıyorsunuz. Yerin sınırlı olduğu mahallelerde yer altı veya otomatik otopark sistemleri kullanılıyor.
Hollanda – Amsterdam Şehir merkezinde araç kullanımını azaltmak için bilinçli olarak otopark alanları azaltılıyor. Belediye, toplu taşıma ve bisikleti teşvik ediyor; araçla gelene ise yüksek park ücreti ve zaman sınırlaması getiriyor.
ABD – New York Sokak kenarı park alanları haftanın belirli günleri yasak, temizlik araçları için boş bırakılmak zorunda. Park yerleri mobil uygulamalarla yönetiliyor; sürücü uygulama üzerinden yer bulabiliyor, süreyi uzatabiliyor.
Türkiye İçin Uygulanabilir Çözümler: Ne Yayayı Ne Sürücüyü Mağdur Edelim
Kısa Vadeli Çözümler:
Otopark haritaları yayımlansın: Belediyeler halka açık, güncel otopark haritaları oluşturmalı. Sürücüler park yerini ararken zaman ve yakıt kaybetmesin.
Yol kenarı ücretlendirme sistemleri yaygınlaştırılsın: Plansız sokak parkları yerine kontrollü, ücretli sistemler uygulanmalı.
Mevcut otoparklar denetlensin: Bina altı otoparkların depo, market vb. şekilde kullanılması önlenmeli.
Zabıta ve emniyet iş birliği güçlendirilsin: Kaldırımlara park eden araçlara karşı caydırıcı uygulamalar artırılsın.
Orta ve Uzun Vadeli Çözümler:
Yeni inşaatlar için gerçek denetim: “Projede otopark var” demek yetmez; gerçekten yapılması ve kullanılması denetlenmeli.
Yer altı otopark yatırımları teşvik edilmeli: Özellikle semt merkezlerinde, meydanlarda ve pazar yerlerinde yer altı otoparkları planlanmalı.
Toplu taşıma ve mikromobilite yatırımları artırılmalı: Araçsız yaşam mümkün hale getirilmeli ki herkes arabaya mecbur kalmasın.
Teknolojik çözümler yaygınlaştırılmalı: Akıllı park uygulamaları, sensörlü boş yer bildirim sistemleri kullanılmalı.
Son Söz: Suçlu Aramak Yerine Alan Açmalıyız Otopark sorunu, bireysel tercihlerin değil, yıllardır birikmiş sistemsel hataların ürünüdür.
Sürücüler, çoğu zaman kaldırıma park etmeyi seçmiyor, zorunda kalıyor.
Yayalar ise bu zorunluluğun doğrudan mağduru oluyor.
Şehirleri yaşanabilir kılmak istiyorsak, bu iki grup birbirine değil, sorunun kökenine odaklanmalı. Ne kaldırımdan yürüyemeyen yayayı yalnız bırakalım, ne de aracına yer bulamayan sürücüyü şeytanlaştıralım. Hepimizin ihtiyacı olan tek şey: adil bir alan paylaşımı ve gerçek bir şehircilik vizyonu.
Söz Sende: Senin de bu konuda yaşadığın deneyimler varsa, yorumlarda paylaşabilir, sesimizi birlikte yükseltebiliriz.
Bu şehirde hepimiz yaşıyoruz; çözüm de birlikte mümkün.